..::|_ Türkiye Cumhuriyeti _|::..
cumhurbaskanlari
Cumhuriyet'in Başkanları
Atatürk’ten Gül’e ‘Cumhur’un Başkanları’Çalışmada Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ten son Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e kadar tüm cumhurbaşkanları mercek altına alındı. İşte bugüne kadar görev yapmış cumhurbaşkanları:
Mustafa Kemal Atatürk
İsmet İnönü
Celal Bayar
Cemal Gürsel
Cevdet Sunay
Fahri Korutürk
Kenan Evren
Turgut Özal
Süleyman Demirel
Ahmet Necdet Sezer
Abdullah Gül
Mustafa Kemal Atatürk
(29 Ekim 1923-10 Kasım 1938): 29 Ekim 1923 yılında cumhuriyetin ilanından hemen sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı olarak Mustafa Kemal Atatürk seçildi. 287 üyesi bulunan Meclis’teki oylamaya 158 kişi katıldı ve Ankara milletvekili Atatürk, oybirliğiyle cumhurbaşkanlığına getirildi. Cumhurbaşkanlığı makamının kurumsallaşmasında Atatürk’ün cumhurbaşkanlığı tarzı önemli bir iz bıraktı. Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nda göstermiş olduğu başarıların etkisiyle yeni ve modern devletin kurucusu olması sıfatıyla Türk halkının topyekün sevgisini kazanmış gelmiş geçmiş tek liderdir. Bu nedenle cumhurun başkanı olmayı kelimenin tam anlamıyla gerçekleştirmiştir demek abartılı olmayacaktır. Atatürk’ün ölümünden sonra makamla ilgili bu beklenti sürecek ancak hiçbir cumhurbaşkanlığı döneminde Atatürk dönemindeki gibi halk-devlet seçkini aynı isim üzerinde bu denli uzlaşamayacaktır.
İsmet İnönü
(11 Kasım 1938-22 Mayıs 1950): İnönü’nün cumhurbaşkanlığı 2. Dünya Savaşı’nın patlak verdiği döneme rastlamaktadır. İnönü, Türkiye Cumhuriyeti’nin savaş dışında kalması için yoğun bir çaba sarf etmiş, savaşın sonucu az çok belirginleşene dek tarafsızlığını muhafaza etmiştir. Bu dönemde modern ve batılı standartlara ulaşma arzusunun uzantıları toplumsal alana sirayet ettirildi ve çalışmalar bu yöne kaydırıldı. İnönü’nün demokratikleşmeye hız kazandırdığı bir gerçektir.
Celal Bayar
(22 Mayıs 1950-27 Mayıs 1960): Asker kökenli olmaması yeni rejimin kurucuları arasında onu farklı kılmaktadır. Celal Bayar’ın da tıpkı Atatürk ve İnönü gibi Cumhurbaşkanlığı görevi süresince aktif olduğu yadsınamayacak bir gerçektir. Bayar, 27 Mayıs 1960 ihtilali nedeniyle görev süresi dolmadan görevinden uzaklaştırılan ilk ve tek cumhurbaşkanı olarak Türk siyasi tarihine geçti.
Cemal Gürsel
(26 Ekim 1961-28 Mart 1966): Darbe lideri olmasına rağmen Cemal Gürsel, ülkeyi aktif olarak yönetme gibi bir arzu içinde değildi. Aksine bir an önce yönetimi sivillere devretmenin gerekliliğine inanıyordu. Yalnız ordu kademeli olarak yönetimi sivillere bırakırken rejimi, daha da önemlisi yapılmış olan darbeyi güvence altına almak istiyordu. Gürsel, süresi dolmadan Meclis kararıyla görevine son verilen tek Cumhurbaşkanı olmuştur.
Cevdet Sunay
(28 Mart 1966-28 Mart 1973): 27 Mayıs İhtilalinden sonra Genelkurmay Başkanlığı’na atanan Cevdet Sunay, cumhurbaşkanı adayı olabilmek için bu görevden kendi isteğiyle ayrılışına dek bu görevi sürdürmüştür. Altı yıl gibi bir süre boyunca bu görevde kalmasından askerlerce sevilen ve güvenilir bulunan birisi olduğu çıkarılabilir. Siyasiler üzerinde de güvenilir bir etki bırakmış olmasını 27 Mayıs sonrasında Silahlı Kuvvetler içinde gelişen diğer darbe girişimlerinin engellenmesinde rol oynamasıyla ilişkilendirmek mümkündür. Bu nedenle Gürsel’in sağlık sorunları nedeniyle cumhurbaşkanlığı makamını boşatlmasının ardından Sunay hem ordunun hem sivillerin itiraz etmeyeceği bir isim olarak ortaya çıkmıştır.
Fahri Korutürk
(6 Nisan 1973-6 Nisan 1980): Gelmiş geçmiş en sembolik ve siyaseten pasif Cumhurbaşkanıdır. Korutürk, Anayasa’da lafzen geçen yetkileri haricinde inisiyatifi eline hiç almadı.
Kenan Evren
(12 Eylül 1980-8 Kasım 1982 Devlet Başkanı, 9 Kasım 1982- 9 Kasım 1989 Cumhurbaşkanı): Türkiye Cumhuriyeti’nin Meclis tarafından değil de doğrudan halk oylamasıyla göreve gelen ilk Cumhurbaşkanı olma vasfını kazandı. Yine de Evren’in adaylığının Anayasa ile birlikte halk oyuna sunulmuş olması ve de başka bir adayın yer almaması Evren’in tam anlamıyla halk tarafından seçilmiş bir Cumhurbaşkanı olduğunu söylememizi mümkün kılmamaktadır. Evren, Cumhurbaşkanları için belki de konuşmayı en çok sevenlerdendi. Görevi süresince ülkenin çeşitli yerlerine gezintiler yapmaya ve her fırsatta halka seslenmeye özel bir önem verdiği bilinmektedir. Silahlı Kuvvetler mensuplarının hemen hemen tamamında gözlenen siyasetçiye ve siyasi partilere olan güvensizlik anılarından okuduğumuz kadarıyla Evren’de had safhadadır.
Turgut Özal
(9 Kasım 1989-17 Nisan 1993): Özal, Cumhurbaşkanlığını Başbakan iken gerçekleştiremediği pek çok projesini hayata geçirebilmek için bir fırsat olarak değerlendirmişti. Bu da onun Cumhurbaşkanlığını Anayasal statü çerçevesinde algılamaktan ziyade kendi siyaset anlayışı ekseninde gördüğünü göstermektedir. Cumhurbaşkanlığı, Özal için başbakanlığının bir devamı mahiyetindeydi, yer değişikliği yapmış olmasının dışında bir farklılığı yoktu. Özal, Başbakanlığa sadece görünürde devam etmiyordu. Ekonomi ile ilgili meselelerde düzenli brifingler almayı sürdürdüğü gibi bürokratlar üzerinde etki alanı kurmaya da devam ediyordu. Hatta kendine alternatif politikalar üretmek amacıyla uzmanlardan oluşan bir danışma ekibi bile kurduğu biliniyordu. Özal bir yandan da hükümeti yönlendirmeye de çalışıyordu. Özal devletin başı olmaktan ziyade cumhurun başı olmayı tercih etmiştir. Çankaya Köşkü’nü halktan kopuk, soyutlanmış bir üst makam olmaktan çıkarmıştır. Her fırsatta halkın arasına karışması, askeri şortla selamlaması, sanatçılarla kol kola şarkılar söylemesi, mütedeyyin kişiliğini gözler önüne seren pratikler sergilemesi Türkiye Cumhuriyeti cumhurbaşkanlığını bambaşka bir kimliğe taşımıştır.
Süleyman Demirel
(16 Mayıs 1993-16 Mayıs 200): Süleyman Demirel zamanında çokça eleştirdiği Özal gibi yıllarca liderliğini üstlendiği parti hükümetteyken bu makamda bulunmanın zorluklarını yaşamak durumunda kalmıştır. Başbakanlık dönemleri askeri müdahalelerle geçen Demirel’in cumhurbaşkanlığı da ordu-sivil ilişkilerinin problemli olduğu bir döneme denk geldi. Demirel’in 28 Şubat sürecini engelleyemediği açık da olsa müdahalenin görünürde anayasal çerçevede kalmasını sağlaması bir başarı olarak nitelendirilebilir. Demirel cumhurbaşkanıyken bile bırakmadığı aktifliğini halen sürdürmektedir.
Ahmet Necdet Sezer
(16 Mayıs 2000-): Sandalyesi bulunan siyasi partiler açısından parçalı bir görünümarz eden meclisin 550 üye tam sayısının 330′unun oyuyla cumhurbaşkanı seçilen Ahmet Necdet Sezer, meclis dışından aday gösterilmiş olmasıyla cumhurbaşkanları arasında tektir. Kendisine düstur olarak edindiği hukukun üstünlüğünü gerçekleştirmek için çalışmak sonraları cumhurbaşkanlığı üslubunu da etkileyecektir. Cumhurbaşkanlığı, devletin başı olarak AB sürecinde gittikçe sivilleştirilen laik cumhuriyet rejimini teminat altına alabilecek ve daha da önemlisi Silahlı Kuvvetler’den farklı olarak bunu yaptığında tepki çekmeyecek, en çok güven telkin eden anayasal kurumdur artık”.
Abdullah Gül
29 Ekim 1950’de Kayseri’de doğdu. Öğrenimini Kayseri Lisesi ve İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. Aynı fakültede başladığı doktora çalışmaları için iki yıl İngiltere’de kaldı ve 1983’te İstanbul Üniversitesi’nden Doktor unvanı aldı. Sakarya Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nün kuruluşunda çalıştı ve aynı bölümde ekonomi dersleri verdi. 1991’de uluslararası ekonomi dalında Doçent oldu.1983-1991 yılları arasında merkezi Cidde’de olan İslam Kalkınma Bankası’nda ekonomist olarak çalıştı.
1991 – 2007 yılları arasında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde beş dönem Kayseri Milletvekili olarak hizmet verdi.1991 – 1995 yılları arasında TBMM’de Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliği yaptı.1991 – 2001 yılları arasında Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi üyesi olarak Konsey’in Kültür, Tüzük, Siyasi ve Ekonomik Kalkınma komitelerinde çalıştı.1995 – 2001 yılları arasında TBMM’de Dışişleri Komisyonu’nda üye olarak görev yaptı.1996’da kurulan 54. Hükümet’te Devlet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü olarak görev aldı.2000 yılında Yenilikçi Hareket’e liderlik etti ve Fazilet Partisi Kongresi’nde genel başkan adayı oldu.2001’de Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kuruluşunda rol alan öncülerden oldu. Siyasî ve Hukukî İşlerden Sorumlu GenelBaşkan Yardımcısı olarak görev yaptı.2001 – 2002 yılları arasında NATO Parlamenterler Meclisi üyeliği yaptı.2002’de Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde 10 yıl aralıksız sürdürdüğü başarılı çalışmalarından dolayı kendisine “Pro merito” madalyası ve “Sürekli Onursal Üye” unvanı verildi.18 Kasım 2002′de Başbakan olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin 58. Hükümeti’ni kurdu.2003 – 2007 yılları arasında 59. Hükümet döneminde Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olarak görev yaptı.28 Ağustos 2007 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Türkiye’nin onbirinci Cumhurbaşkanı olarak seçildi.Abdullah Gül’ün Bulgaristan Burgaz Hür (2003), İngiltere Exeter (2005), Azerbaycan Bakü Devlet (2007) ve Romanya Dimitrie Cantemir Hıristiyan Üniversiteleri (2008) tarafından verilen fahri doktoraları bulunmaktadır.Hayrünnisa Gül ile evli olan Abdullah Gül, Ahmet Münir, Kübra ve Mehmet Emre adlı üç çocuk babasıdır.
Ailesi
Abdullah Gül 29 Ekim 1950 tarihinde Orta Anadolu’nun en önemli ticaret kenti sayılan Kayseri’de doğdu. Ailenin soyağacı 1200’lü yıllara dayanmaktadır. Gül soyadı, Selçukluların Kayseri’de yaptırdığı Gülük Camii’nin ilk imamlarından olan atalarından gelmektedir. İstiklal Savaşı Gazisi olan dedesi Hayrullah Efendi ticaretle uğraşmıştır. Annesi Adviye Gül, kentin köklü Satoğlu ailesine mensup şair ve öğretmen bir babanın kızıdır. Kayseri’nin ilk sanayi tesisi sayılan Tayyare Fabrikası’nda ustabaşı olarak çalışan babası Ahmet Hamdi Gül, sosyal hayata katkılarıyla çevresinde tanınan ve sevilen bir kişidir. Aile çok sayıda öğretim üyesi, şair, yazar ve bürokrat yetiştirmiştir. Emekliliği sonrası 1972’de kendi işyerini kuran Ahmet Hamdi Gül, halen sanayi alanında faaliyet göstermektedir; bir kız, bir erkek evladı daha vardır.
Eğitim ve Çalışma Hayatı
Abdullah Gül, Kayseri Gazi Paşa İlkokulu, Nazmi Toker Ortaokulu ve birçok ünlü ismi yetiştiren Kayseri Lisesi’ni bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ne girdi.
Gül’ün üniversitede okuduğu yıllar Türkiye’de öğrenci hareketlerinin en yoğun olduğu dönemdi. Fakülte yıllarında öğrenci hareketlerinde aktif yer aldı. O dönemin önde gelen öğrenci derneklerinden Milli Türk Talebe Birliği’nde (MTTB) öğrenci liderleri arasında yer aldı, mitinglere katıldı, dergi ve yayınlara katkıda bulundu. O yıllarda edindiği tecrübe ve arkadaşlıklar, Abdullah Gül üzerinde hayat boyu sürecek izler bıraktı.
1974 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden mezun olan Abdullah Gül, aynı fakültede başladığı doktora çalışmasını 1983′te tamamladı. Doktora çalışmaları sırasında lisan öğrenmek ve teziyle ilgili araştırmalar yapmak üzere gittiği Londra ve Exeter’de iki yıl kaldı.
Akademik çalışmalarını sürdürürken Sakarya Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nün kuruluşunda görev aldı ve beş yıl boyunca mühendis adaylarına ekonomi dersleri verdi.
1983 yılında İslam Kalkınma Bankası’nda ekonomist olarak çalışmak üzere Cidde’ye gitti. Ailesiyle birlikte 8 yıl Cidde’de yaşadı. Görevi sebebiyle edindiği deneyim ve değişik ülkelere yaptığı seyahatler ona farklı coğrafyalardaki ülkelerin ekonomik, siyasi ve sosyal yapılarını yakından gözlemleme imkanı sundu.
1991 yılında uluslararası ekonomi dalında Doçent unvanı aldı.
Siyasi Hayatı
Abdullah Gül’ün siyasi hayata girişi planlı bir adım sonucu olmadı. 1991 yazında yıllık iznini geçirmek üzere geldiği memleketi Kayseri’de, hemşerileri kendisine siyasete atılması ve ülkesine milletvekili olarak hizmet etmesi teklifinde bulundular. Katıldığı ilk seçimde Refah Partisi’nden milletvekili seçildi. O günden başlayarak Cumhurbaşkanı seçildiği güne kadar beş dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Kayseri milletvekili olarak yer aldı.
Milletvekilliği dönemi kendisine hem ülkeyi hem de dünyayı daha iyi tanıma fırsatı sağladı. İlk dönemde (1991-1995) Plan ve Bütçe Komisyonu, ikinci dönemde (1995 – 1999) Dışişleri Komisyonu üyesi olarak görev yaptı. 1991’den itibaren Avrupa Konseyi’nde Türkiye’yi temsil eden parlamenterler arasında sürekli yer aldı. 2001 ve 2002 yıllarında NATO Parlamenterler Meclisi üyeliği yaptı.
Demokrasi ve insan haklarının beşiği sayılan Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde çeşitli komitelerde aktif olarak görev aldı ve yakın arkadaşlıklar kurdu. Buradaki on yıllık tecrübesi Abdullah Gül’ün Konsey’in demokrasi ve insan hakları standartlarının Türkiye için vazgeçilmez olduğu inancını pekiştirdi ve Türkiye’nin Avrupa Birliği yolundaki reformlarının gerçekleştirilmesinde büyük etkisi oldu. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’ndeki başarılı çalışmalarından ötürü kendisine 2002 yılında “Pro merito” Madalyası ve “Sürekli Onursal Üye” unvanı verildi.
Abdullah Gül 1996 yılında kurulan 54. Hükümet’te Devlet Bakanlığı ve Hükümet Sözcülüğü yaptı. Bu dönemde görev alanına giren Türk Dünyası ile ilişkileri geliştirmek için yoğun çaba sarf etti.
Türkiye’nin ciddi siyasi sıkıntılar yaşadığı bir dönemde, yakın siyaset arkadaşlarıyla birlikte partisi içerisinde yeni bir akımın başlamasına öncülük etti. ‘Yenilikçi Hareket’ diye adlandırılan bu akımın öncüsü olarak 2000 yılında yapılan Fazilet Partisi Büyük Kongresi’nde Genel Başkanlık için aday oldu. Seçimi çok az bir oy farkıyla kaybetmiş olmasına rağmen, aldığı netice tüm siyasi çevrelerce büyük bir başarı olarak değerlendirildi. Kendi değerlerine sahip çıkarak dünyayla bütünleşmeyi hedefleyen, demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğünü benimseyen bir oluşum olarak algılanan Yenilikçi Hareket, Türk siyasetine büyük heyecan getirdi. Bu siyasi çizgi 2001 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kurulmasıyla neticelendi.
Abdullah Gül 3 Kasım 2002’de yapılan genel seçimlerin ardından 18 Kasım’da Başbakan olarak 58. Cumhuriyet Hükümeti’ni kurdu. Kısa Başbakanlık döneminde Irak, Kıbrıs gibi zor meselelerle yüzleşti, ekonomide Acil Eylem Planını uygulamaya koydu. Irak krizi sırasında önemli bir işlev gören Irak’a Komşu Ülkeler Süreci’nin başlamasına öncülük etti.
14 Mart 2003’te kurulan 59. Cumhuriyet Hükümeti’nde Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olarak görev aldı. Aynı zamanda Terörle Mücadele Yüksek Kurulu, Reform İzleme Grubu ve Avrupa Birliği Müzakere Heyeti Başkanlığı görevlerini yürüttü.
Abdullah Gül’ün Dışişleri Bakanlığı döneminde Avrupa Birliği reform süreci hızlandırıldı ve 3 Ekim 2005’te Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılım müzakereleri resmen başladı. Hem Batı dünyası hem de Türk ve İslâm Dünyası’yla ilişkiler geliştirildi, komşu ülkelerle dostluk bağları takviye edildi ve uluslararası kuruluşlarda aktif görevler üstlenildi.
Abdullah Gül’ün Dışişleri Bakanı sıfatıyla Mayıs 2003’te Tahran’daki İslam Konferansı Örgütü Dışişleri Bakanları Toplantısı’nda yaptığı ve İslam dünyasına reform çağrısında bulunduğu konuşma, hem Doğu’da hem de Batı’da büyük yankı uyandırdı.
24 Nisan 2007 tarihinde Cumhurbaşkanlığına aday olan Abdullah Gül, seçim sürecinin yarıda kalması ve TBMM’nin erken seçim kararı alması üzerine 22 Temmuz 2007’de beşinci kez Kayseri milletvekili seçildi. Yeni Meclisin önündeki ilk gündem maddesi olan Cumhurbaşkanlığı seçimi için tekrar aday oldu.
Abdullah Gül, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 28 Ağustos 2007 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti’nin onbirinci Cumhurbaşkanı seçildi.