..::|_ Türkiye Cumhuriyeti _|::..
aleviliknedir
Alevilik Nedir?
Alevilik, Hz. Peygamber'den sonra Hz. Ali'nin halife olması gerektiği görüşünde olan, bu konuda seçilmiş halifelerin hz. Ali'ye haksızlık ettiğine inanan, sonraki dönemlerde ortaya çıkmış ehl-i beyt düşmanlığı (emeviler dönemi) sebebiyle kendilerini toplum içinde gizleme dönemine girerek sadece siyasi olan farklılığı ameli -fıkhi alana da yayan şii mezhebinin, orta asya türklerinin müslüman olmalarından sonra bazı Türk adet ve göreneklerini de içselleştirmiş bir koludur.
40 bin Alevinin katli ise asılsız bir yalandır. Bu çapta bir katliamın kanıt olabilecek günümüze ulaşmış bir kayıt yok. Bu konuda Mustafa Armağan'ın bir yazısında söyle deniyor:
Anadolu'aki Aleviler ya İran' göç edip Şah İsmail'n saflarına katılıyor veya muhtemel bir Anadolu seferinde ona destek vereceklerine dair işaretler veriyorlardı. Osmanlı Devleti'in 1402'e içine yuvarlandığı fetret devri yeniden yaşanacak mıydı? Bu soru, 112 yıldır hiç bu kadar sarsıcı olmamıştı.
Bunun üzerine Yavuz, hem İran' insan kaynağı sağlayan göçü önlemek, hem de Safeviler üzerine düzenleyeceği seferde arkasını sağlama almak için Mustafa Akdağ'n deyişiyle, 'ah İsmail' bağlılıkları, sadece dinî bir inanç olma çizgisini aşarak, para yardımı, asker olarak gidip ordusuna katılma, Kızılbaşlık propagandası yapmak ve şaha casusluk etmek gibi yollarla hizmet ettikleri sabit olanlar hakkında kovuşturma başlattı' Bu kovuşturmanın bir tür fişlemeye dönüştüğünü biliyoruz. Tutulan defterlere yukarıdaki eylemlere karışmış 40 bin Kızılbaş'n adının geçirildiğini, bunların tutuklanıp sorguya çekildiklerini biliyoruz. Suçlu bulunanlar elbette idam veya hapisle cezalandırılmıştır. Ancak bu kovuşturma sonunda ne kadarının idam edildiğini, ne kadarının hapse atıldığını veya sürgüne gönderilip serbest bırakıldığını bilmiyoruz.
İşte o 40 bin kişi, bu kovuşturma maksadıyla fişlenen ve yakalanan casuslar, düşmana yardım ve yataklık yapanlar, daha önce Şah İsmail'n ordusunda savaşmış olanlar, propagandasını yapanlardı. Ve hepsinin öldürüldüğüne dair en ufak bir kanıt olmadığını ben değil, yine Bacque-Grammont söylüyor:
'öründüğü kadarıyla, bu 'üyücü avı' özellikle olaylara bulaşan tımar sahiplerini yerlerinden atmak ve bilinen elebaşıları öldürmekten ibaret kaldı. 1513 ya da 1514'e olan 40.000 sapkının kırılması efsanesinin destekleyen hiçbir kanıt yok elimizde; sayılar karşısında doğulu baş dönmesiyle alabildiğine damgalı görünüyor bu.'
(Bkz. Ed.: Robert Mantran, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, I, Cem Yay. 1995, s. 173)40 bin aileyi, yani ortalama 200 bin nüfusu ilgilendiren böylesine büyük çaplı bir 'atliam'n belgelere de bir şekilde yansıması gerekmiyor muydu? İşte Alevi kökenli olduğu bilinen tarihçi Mustafa Akdağ, 'avuz Selim'n o zaman, Kızılbaş mezhepli 40 bin kişi öldürttüğü hakkında tarihlere geçmiş bir rivayet vardır'Ancak, biz bunu pek şişirilmiş bir sayı bulmaktayız. Çünkü, bu Padişah devrine ait pek çok mahkeme defterleri hâlâ elimizdedir. Bunlar üzerinde yaptığımız araştırmalarda, bu çapta kitle idamlarına rastlayamadık. Eğer öyle kanlı bir olay geçseydi, bu defterlerde yer alması zorunlu idi.'sözleriyle bu balonu patlatıyor. (Türkiye'in İktisadî ve İçtimaî Tarihi, 2, Tekin Yay., 1979, s. 154)
/aragorn